ABD
KIZILDERİLİLERİN TOPRAKLARINA NASIL KONDU?
*O günlerde Kızılderililer maya dili
kullanıyordu ve içinde 600 kelime Türkçe idi. ABD aynı zulmü siyah derililere
de yaptı. Zaten insanları siyah derili Kızılderili ve beyaz diye ayıran ilk ABD
oldu. Daha önce sadece iyi ve kötü insanlar vardı.
DOĞAR
DOĞMAZ AĞZI KAPANAN ÇOCUKLAR
A*merika Kıta’sında Ekim ayının ikinci
Pazartesi "Kolomb Günü “dür. Şenliklerle, şölenlerle kutlanır. Amerika üç gündür
Kolomb Günü'nü kutluyor. Bazı ülkelerde milyonlar çılgınca eğleniyor.
Peki
kutlanan ne?
*1492 yılında Cenovalı kaşif Kristof
Kolomb'un Nina, Pinta ve Santa Maria gemileri Amerika kıyılarına yanaştığında
onları Arawak Kızılderilileri karşıladı. Kızılderililerin inancında Tanrılar
sakallıydı ve denizden gelmişlerdi. Sakallı istilacıları görünce onları
doğaüstü sandılar.
- Yüzerek selamladılar.
- Mısır, patates ikram ettiler.
- Atları, iş hayvanları, demir silahları yoktu.
- Ama kulaklarına ince altın süsler takıyorlardı.
- İşte o altınlar sonları oldu.
*Kolomb, Kızılderililerle ilgili ilk
izlenimlerini İspanya Kraliçesine şöyle yazmıştı:
“Bu insanlar o kadar yumuşak başlı,
barışsever ki, yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına
Majestelerinizin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar,
konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar; gerçi
çırılçıplak dolaşıyorlar ama davranışları terbiyeli ve övgüye değer.”
Seyir defterine de şunları da eklemişti:
"Onlara kılıçlarımızı gösterdik.
Demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu
bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini
kestiler. Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar ne de puta tapıyorlar.
*Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini
öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silahları yok... Kızılderililer son derece sade,
dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey
istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar,
öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar
tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar."
Bir
de not düşüyordu:
"Bu insanların çalıştırılması, ekin
ekmesi, gerekli her işe koşulması ve bizim (Avrupalıların) gelenek ve
göreneklerimizi benimsemesi gerektiği kanısındayım."
Ardından katliam başladı.
- Sakallı yabancılar altın ve değerli taş aramak için köyleri yağmaladı, yakıp yıktı.
- Yüzlerce kadını, erkeği, çocuğu kaçırdılar.
- Kadınlara tecavüz ettiler.
- Direnen erkeklerin kulaklarını kestiler, kafa derilerini yüzdüler.
- Gemilerine atıp köle olarak satılmak üzere Avrupa’ya götürdüler.
- Kolomb’un 12 Ekim 1492’de San Salvador sahiline ayak basmasının üzerinden on yıl bile geçmeden bütün kabileler, yüz binlerce insan yok edildi.
- Ardından akın akın geldiler.
- Tüm Amerika Kıt'asını cehenneme çevirdiler.
- Katliamlara papazlar da katıldı.
- Katolik olmayı kabul etmeyen Kızılderili Şamanları ayaklarından asılarak canlı canlı yakıldı.
*Kolomb Amerika'ya vardığında dünya
nüfusunun 5'te biri Kızılderili idi.
*Sayıları 70 milyonu geçiyordu.
*1492'den bugüne sadece 2 milyon
kaldılar.
Dünya tarihinin en büyük soykırımını
yapan Avrupalı istilacıların bu katliamı kitaplara şöyle yansıdı:
"İspanyollar istilacılar her geçen
gün daha kibirli oluyordu. Aceleleri varsa yerlilerin sırtına biniyorlardı.
İspanyolların canavarlığı sınır tanımıyordu. Bir gün ikisi de birer papağan
taşıyan iki yerli çocuğa rastlayan iki papaz, papağanları aldılar ve sırf zevk
olsun diye çocukların kafasını kestiler.”
Las
Casas
"Ben Küba’da iken üç ayda yedi bin
çocuk öldü. Acıdan çılgına dönen bazı anneler bebeklerini nehirde
boğuyorlardı... Böylece erkekler madenlerde, kadınlar ağır çalışma içinde ve
çocuklar da süt bulamadıkları için ölüyordu. Bu kadar büyük, güçlü ve verimli
topraklar kısa sürede boşaldı. İnsanlığa o kadar yabancı olan tüm bunları kendi
gözlerimle gördüm ve şimdi bile yazarken ürperiyorum."
Las
Casas
“Tanrının hususi takdiriyle savaştan
kaçan Kızılderililerin tamamına yakını çiçekten öldürdük. Tanrı topraklarımızı
temizledi.”
"Massachusetts Körfezi Kolonisi’nin
ilk Valisi, John Wintrop
"Kızılderilileri yakıyorduk. Onları
böyle ateşte kızarırken ve bu ateşi söndüren kan gölünde görmek korkunç bir
manzaraydı, çürüyen cesetler ve bunlardan yayılan koku berbattı fakat zafer
tatlı bir fedakarlık gibiydi. Bizlere olağanüstü yardımlarda bulunarak bu kadar
gururlu ve kibirli bir düşmanı elimize düşüren, bu kadar çabuk bir zafer
bahşeden Tanrıya şükranlarımızı sunarız."
Plymouth Kolonisi’nin Valisi, William
Bradford
"Kızılderililerin hamal olarak
kullanılmasını kınamıyorum. Ancak bir adamın bir domuza ihtiyacı varken 20 tane
öldürüyordu. 4 Kızılderili’ye ihtiyaç duyduğunda bir düzine alıyordu.
Metreslerini omuzlarda taşınan hamaklar içinde fakir Kızılderililere taşıtan
birçok İspanyol vardı. Bu uygulamalar esnasında yerlilerin maruz kaldığı kötü
muameleler, zararlar, soygunlar, haksızlıklar ve büyük kötülüklerin sayılması
istense bunun sonu gelmez. Çünkü onlar için Kızılderilileri öldürmek, yararsız
hayvanları öldürmekte birdi. "
Cieaze
de Leo
"Kızılderililerin eğer altını yoksa
çocuklarını satarlardı. Eğer çocukları da kalmamışsa kendi hayatlarını
verirlerdi. Bu haraçları veremediklerinden ötürü Kızılderililer işkence acıları
altında ya da gaddarca zindanlarda öldürülürdü. Zira İspanyollar onlara hayvani
bir vahşilikle muamele ediyor ve onları hayvandan daha aşağı görüyorlardı.
Kızılderililerin cesetleri köpeklerin önüne yem olarak atılıyor, vücutlarından
yaralara iyi gelebilecek bir yağ üretiliyordu. Kızılderili kadınlar sıra
halinde direk ve ağaçlara, çocukları da onların ayaklarına asılıyordu."
Papaz
Motolinia
"Sırf eğlence olsun diye, kadın
erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip
kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarlandığını
kendi gözlerimle gördüm.
Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin
göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar.”
Bartolome
de Las Casas
"Askerler pek çok Kızılderiliyi uykularında öldürdüler. Annelerinin göğüslerinden çekilip alınan bebekler
anne-babalarının gözleri önünde kılıçla parçalanıyor ve bebeklerin parçaları
ateşe atılıyordu. Kundaktaki bebekler beşikleri içinde parçalanıyor, kafaları
eziliyor, en taş-yürekli adamın bile vicdanını sızlatacak bir vahşilikle öldürülüyorlardı.
Bazı bebekler nehre atıldı, onları kurtarmak için anne ve babaları da suya
atladı. Ama askerler ne çocukların ne de anne-babaların sudan çıkmalarına izin
vermediler, hepsi boğuldu.”
David
de Vries
*Kızılderili kadınları çocukları
doğduğunda elleriyle onların ağzını kapatırlar.
*Nefes alması için ellerini bir süre
çekip, bebeğin tekrar ağlamasına fırsat vermeden aynı hareketi tekrarlarlar.
*Ağlamamak, gözlerini dünyaya açan bir Kızılderilinin aldığı ilk derstir.
*Beyaz adamdan kaçarken, kucaktaki bebeğin
ağlaması her şeyin sonu demektir.
*Dersini iyi alamayan bir bebeğin
çıkaracağı ses, kurşun yağmurundan ölmek demektir.
- Amerika Kıt'ası bugünlerde "Kolomb Günü" nü kutluyor.
- Şenlikler, şölenler yapılıyor.
- Milyonlar çılgınca eğleniyor.
- Kolomb'tan bu güne 524 yıl geçti.
- 524 yılda 70 milyondan fazla insan katledildi.
- Bir kültür yok edildi.
- Beyaz adamın bu eğlencesi(!), Kızılderililerin sonu oldu.
DİĞER ÇAĞDAŞ GÜNCEL BİLGİLERE BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ.
0 Yorumlar